![]() |
![]() |
||||||
Bunalımsal (4) Duyurusal (11) Dökümanlarım (3) Hede Hödö (27) Komik Mevzular (11) Müziksel (27) Netsel Olaylar (21) Ot Mok (25) Sevgisel (15) Sinirsel (10) Siyasi (3) blogger.top10 Herşey Sende Saklı.. (6139) aşık oldummm (5782) kadınlar cadıdır! (5248) fenerbahçem benim.. (4895) çirkinördek v2 (4871) adi insanlar (4807) galeri (4754) yanıodu walla.. (4616) aşk!? (4603) kodsal dünya (4351) linkler hastablog hosting magazin t-infection yönetim paneli |
Türban Sorunu Var Mı Acaba? | Kategori: Siyasi Yazılma: 28.02.2008 | Okunma: 2534 | Yorumlanma: 3 Öncelikle basit bir tanım yapalım. Bir toplumun özgürce barış içinde yaşayabilmesi için, laiklik şarttır. Laiklik, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır, devletin bütün dinlere eşit mesafede olmasıdır ve her bireyin kendi inancını, kendi dinini baskı hissetmeden yaşayabilmesidir. Televizyonlarda gazetelerde sağda solda yapılan bütün tartışmaların temelini oluşturan paragraf bu işte. Öyle bir paragraf ki, gerekli bilgiye ve donanıma sahip olmayan herkesin, gerekli araştırmaları yapmamış herkesin istediği yöne çekebileceği ve kendi kafa yapısında düşünüp yorumlayarak kendini haklı gösterebileceği bir paragraftır. Peki nedir asıl olay? Ortayol nedir, olması gereken nedir? Bütün bu birbirine giren yorumların, kavramların çıktığı bu paragraf aslında neyi anlatmaktadır? Yazının devamnda hiçkimsenin karşı çıkamayacağı türde, yani her görüşün birleşeceği bir açıklama yapmaya çalıştım. İlk olarak, türbanın bir dini inanç olduğu konusunda hemfikiriz. İkinci olarak, türbanın Kuran-ı Kerim'de kesinlikle anlatılmadığını bilmemiz gerekir. Kutsal kitapta yer alan "örtünün" ifadesi farklı şekillerde yorumlanmıştır, kimi insanlar sadece mahrem yerlerini kapatmıştır, kimi insanlar kara çarşafa girmiştir, kimi insanlar da başını kapatmıştır. Fakat vurgulayarak söylüyorum, kesinlikle ve kesinlikle Kuran-ı Kerim'de türban denen örtüden bahsedilmemektedir, şart koşulmamaktadır. Şimdi şu yazımdan "türban şart değil takmayın" anlamı çıkarmış olabilirsiniz ama kesinlikle türbana karşı bir insan değilim ve bunu ifade etmiyorum. İfade etmek istediğim tek şey şu ki, takılan türban denen örtü, amacını fazlasıyla aşmıştır. Eğer amaç başı örtmekse, niye ille de türban deniyor bunu hiç düşündünüz mü? Birçok farklı çözüm varken, en başta peruk gibi harika bir çözüm varken niye ille de türban ille de türban? Demek istediğim şeyi toparlayacak olursam, şu anda yapılan türban tartışmalarının dini inancı aşmış bambaşka emellere alet edildiğidir. Ve ne yazık ki, dini inancını haklı olarak yaşamak isteyen ve başını kapatmak isteyen insanlar buna alet edilmektedir. Şimdi konunun böyle olmadığını varsayarak, türban üniversiteye kamuya vs vs.. girmeli mi girmemeli mi, laiklik tam olarak neyi anlatıyor, bunları anlatmaya çalışayım. Laiklik denen kavram, belli bir dine mensup şahısların bir araya gelerek bir güç oluşturmasını engeller, diğer düşünce ve inançlara karşı düşmanlık oluşmasını engeller, kısacası her insanın kendi inancının özgürce yaşanabilmesini sağlar. Küçük bir senaryo kuralım. Eğer bu devlet islam kurallarına göre yönetilseydi, islam dinine inanmayanlar özgür olamayacak, baskı altında olacak, zorlanacak ve ruhani huzura kavuşamayacaklardı. Müslüman olmadığını söyleyen insanlara ise yaşama hakkı bile tanınmayacaktı belki. Bu durumda, toplumun bir kesimi mutsuz olacak ve dayatmalarla, mutsuz bireylerle dolu bir devletin ortaçağ karanlığına gömülmesinden başka birşey olmayacaktı. Bu sadece islam dini için değil, her din için geçerli bir şey. Buna katılmayan yoktur sanırım. Şimdi gelelim bizim ülkemizdeki duruma. Türbanın laikliğe bir tehdit olmayacağı söylendi, türbanın üniversiteye girmesinin laikliği ortadan kaldıracağı söylendi, çatışmaların olacağı söylendi, çok şeyler söylendi çok şeyler yazıldı. Ama ne yazık ki, hiçkimse hala türbanın zorunlu olmadığını, türbandaki asıl amacın dini sebeple başı kapatmak olduğunu ve bununla ilgili farklı çözümler şu anda bile var olduğunu ve kimsenin bunlara ses çıkarmadığını söylemedi. Eğer türban üniversite gibi her dinden, her görüşten, her tipten insanın bulunduğu bir ortamda serbest bırakılırsa, bu dini bir ayrıcalık, ya da dini bir özgürlük olacaktır. Din çok hassas bir konu ve başkalarına zarar vermediği sürece herkes inandığı şeyi özgürce yaşamakta serbesttir. Peki ben şunu soruyorum, islam dinine bir ayrıcalık yapılıp türban serbest bırakılırsa, diğer inançların da gereklerinin serbest bırakılması gerekmez mi? Eğer diğer dinleri serbest bırakmazsanız, laiklik kavramından uzaklaşmış olmaz mıyız? Eğer bütün inançlara özgürlük vermezseniz, ne yazık ki laiklik kavramı ortadan kalkar. Yazımın devamında buna değineceğim. Eğer bütün inançlara özgürlük verirseniz de, ortada ne eğitim kalır ne devlet kalır, 2 gün sürmez öyle bir sistemin çökmesi. Madem ki şu anda türbanını açarak okula girenler bunu eğitim haklarında kısıtlama olarak görüyorlar, bana şunun cevabını lütfen objektif bir şekilde verin. Ben dini inancım nedeniyle ellerimi yumruk yapıp bir beze sarsam, yani ellerimi kullanacak durumda olmasam, kalem tutacak durumda olmasam, sonra da çıkıp eğitim hakkım kısıtlanıyor desem ne olacak? Benim eğitimimi özgür kılmak adına beni sınavlara sokmadan diploma verecekmisiniz bana? Bakın, türban meselesiyle bu bahsettiğim şey tamamen aynı şeyler. Nasıl türban takmak bir inanç meselesiyse, benim ellerimi bağlayıp ellerimi kullanmamam da bir inanç meselesi. Eğer türbana izin verilecek olursa, beni de sınavsız mezun etmeleri gerekir inancım gereği. Gördüğünüz gibi, türban "özgürlüğü" bir özgürlük değil, bir dini ayrıcalıktır. Bazı türbanlı kişiler çıkıp bize 3. sınıf vatandaş muamelesi yapılıyor, biz aşağılanıyoruz diyor. Buna bir örnek olarak da hiç tanımadığı birinin gidip "sen türban takınca başı açık olanlardan daha mı namuslusun" diye sorması örnek gösteriliyor. Eğer sana sorulan bu soru sana kendini kötü hissettiriyorsa, kusura bakma ama sen o türbanı takarak ruhani huzura erişmek yerine tam tersine kendini kısıtlanmış hissediyorsun demektir. Çünkü türban seni ruhani huzura ulaştırsaydı, göğsünü gere gere "ben bu şekilde huzur buluyorum, başkalarının ne yaptığı beni ilgilendirmez" derdin ve karşındaki kişi cevap veremezdi. Ben tutucu bir şehirde yaşıyorum. Daha da açık olmak gerekirse, aşırı dinci insanların çok olduğu bir şehirde yaşıyorum, aşırı dinciliğin de tanımını yapacağım. Kız arkadaşımla birlikte bu şehirde okuyoruz. Kız arkadaşıma sadece başı açık olduğu için, onu hayatında ilk kez gören, hiç tanımayan ama buna rağmen fahişe muamelesi yapan insanlar varken, ya da başka bir şehirde mini etek giyen insanların bacaklarına kezzap dökülüyorken, kalkıp da "bana böyle soru sordular bu ne" diyorsan hiçbir gerçeği görmüyorsun demektir. Kimse kimsenin taktığı türbana zaten karışmıyor. Kimse kimseyi türban taktığı için kötü bir gözle değerlendirmiyor. Bu imajın ortaya çıkmasının tek sebebi, baskıyla türban takıp kendini türban zorunluluğuna inandırmaya çalışan insanların haykırışıdır. Açık ve net bir şekilde üniversiteye giren türbanın dini bir ayrıcalık olduğunu anlattım. Peki bu ayrıcalığa göz yumulursa ne olur biliyor musunuz? Böyle bir ayrıcalık yokken benim kız arkadaşıma onu hiç tanımadan sadece başı açık olduğu için fahişe gözüyle bakan insanlar, onun başını kapatması için ona baskı yapmaya başlarlar. Bacaklara dökülen kezzap olayı gibi, başı açık insanlara zarar vermeye başlarlar ve başı açık insanların korkudan türban takmasına sebep olurlar. Bu da, özgürlüğün tamamen ortadan kalkması ve baskıcı, zorcu bir toplumun ortaya çıkması demektir. Bunu nasıl mı söyleyebilirim? Dediğim gibi, ne yazık ki çok fazla aşırı dinci var bu memlekette. Oturup konuşacağı insan müslüman olmazsa onu adam yerine koymayan, kendi inancını başkalarına da yaymak isteyen çok insan var bu memlekette. Bu insanların büyük bir çoğunluğu kendini geliştirememiş ve bazı içgüdülerine karşı koyamayıp egolarını tatmin etme peşinde bilinçsizce içgüdüsel olarak böyle davranırken(birşeylere, birilerinin menfaatlerine alet olan insanlar, militanlar) , bir kısmı da bu büyük çoğunluğu menfaati için kullanabileceğini gören zeki ve menfaatçi insanlardır. Bu sebepten dolayı, bugün şu anda bile sadece başı açık olduğu için bayanlara fahişe muamelesi yapılıyorsa, dini bir ayrıcalık verildiğinde başı açık insanlar büyük bir öfkeyle öldürülecek, insanlara baskı yapılacaktır. Bir anda bu duruma gelmese bile, bunun için gerekli zemin en iyi şekilde hazırlanmış olacak ve bunlar ufak ufak başlayacaktır. Din çok hassas bir konu. Her birey başkalarına zarar vermediği sürece kendi inancını istediği gibi yaşamakta özgürdür. Eğer bu başkalarına zarar verecekse kısıtlanmalıdır. Her insan kendi dinini kendine yaşar. Kuran-ı Kerim'i okuyanların da bileceği gibi, islam dininde kesinlikle dayatma veya zorlama yoktur fakat, zeki menfaatçilerin çıkar sağlamak adına kendini geliştirmeyen, araştırmayan insanları kullanarak islam dinini yayma girişimleri yüzünden bunu çok kişi bilmemektedir. Şimdi gelelim çözüme. Madem ki dini inancı gereği başını kapatmak isteyen insanlar üniversitelerde başını kapatmak istiyor, peruk takın kardeşim. Siz perukla geldiniz de size bişey diyen mi oldu? Başınız kapalı mı kapalı, inancınızı yerine getiriyor musunuz getiriyorsunuz. İlla bezle başınızı bağlamanız gerekmiyor. Eğer bu konuda bir şüpheniz varsa da açın Kuran-ı Kerim'in Türkçe mealini okuyun. Türban takıp birilerinin siyasi emellerine alet olacağına peruk tak bitsin olay.. Aç artık gözünü.. Senin inancını kullanarak seni ayaklandırmak, kendi menfaatlerine seni kullanmak istiyorlar. Madem türban bir siyasi simge değil, madem ki sen sadece kendi inancını yaşamak istiyorsun, peruk tak olsun bitsin.. Bu türban tartışmasının tek amacı halkı bölmektir. Başka hiçbir amacı yok. Başını kapatmak isteyenler zaten özgür, takın peruk olsun bitsin ki bunu yapanlar da var.. Zaten bu özgürlük kısıtlanmıyor ki.. Görmüyor musunuz? Ülkeyi bir açmaza sokuyorlar. Türban ayrıcalığının bir dini ayrılacık olduğu ve dolayısıyla laikliğe aykırı birşey olduğu alenen ortadayken, bir kişi bile çıkıp peruk takın demiyor. Sadece bölme amaçlı tartışılıyor. Ve bu yolda da çok iyi bir şekilde ilerliyorlar. Şu yazdıklarıma katılmayan bir kişi varsa lütfen iletişim linkini kullanarak söylesin ki açıklama yapıp cevabını vereyim, hatta bu konuya yorum yapın ki buradan cevap vereyim herkes görsün... Şimdi ise biraz paranoyaklaşarak kendi düşüncemi sunmak istiyorum türban tartışmalarının amacı ile ilgili. Anayasada açık seçik belirtildiği üzerek, türbanın üniversiteye girmesi imkansız birşey. Yani anayasa buna kesinlikle izin vermiyor. Bunu hükümet de biliyor, hukukçular da biliyor. Eğer olur da, anayasa mahkemesi bir şekilde türbana açık seçik izin verirse, açık seçik bir şekilde laikliği yaralayacak bir karar verirse, iki ihtimal kalıyor. Birinci ihtimal, askeri darbe. Çünkü ordu, ülkedeki özgürlüklerin laikliğin bozulmasıyla yok olmasına göz yummayacaktır. İkinci ihtimal ise, iç savaş. Çünkü militan dinciler mutlaka ve mutlaka başı açık olanlara saldırmaya başlayacak, bu da çatışmayı getirecektir. Ülke, içinden çıkılamaz bir kaosa sürüklenecektir. Ne yazık ki bu her iki durumda da, ABD'nin Irak'a yaptığı gibi, dış ülkelerin tehdidi altında kalacağız. "Demokrasiyi getireceğiz" adı altında neler olacağını Allah bilir. Belki biraz paranoyakça oldu ama, imkansız değil ne yazık ki. Atatürk'ü her ne kadar beğenmeyenler olsa da, laikliği içine sindiremeyip Atatürk'e ve devletimizin temel ilkelerine dil uzatanlar olsa da, hiçkimse şunu unutmamalı ki, eğer Atatürk olmasaydı, onun kurduğu bu devlet yapısı olmasaydı, bırakın üniversiteye türbanlı gitmeyi, bırakın üniversiteye gitmeyi, bırakın ezan sesi duymayı, özgür olamayacaktık, islam dinini yaşayan bir topluk olmayacaktık. Eğer bugün dinimizi özgürce yaşayabiliyorsak, bunu Atatürk'e ve onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkelerine borçluyuz. Son olarak bize küçük yaşta ezberletilen, okuyunca ne dendiğini anlayamayacağımız yaştayken ezberletilen Gençliğe Hitabe'yi ekliyorum yazıma. Lütfen her cümlesini anlayarak okuyun, bütün herşeyi açık seçik özetliyor zaten. Ey Türk gençliği ! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti'ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dahilî ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve Cumhuriyet'i müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri, şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasi emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi vazifen, Türk istiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!
Gazi Mustafa Kemâl ATATÜRK Bu Kategorideki Yazılar: < biggest love ever! || çalış çalış.. > yorumlar
|
||||||
galeri.son6![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() |
copyright Ajax'ın bokunun çıktığı arsız site powered by Hasta Blog v2
|